10 Nisan 2012

Makyaj Temizliği ve Paraben

Kendimi bildim bileli sorunlu bir cildim var. Yok kötü bir başlangıç oldu, şöyle diyeyim bir gün de yataktan kalkıp bebek gibi cildimle, bir ruj bir rimel sürer çıkarım diyemedim :) Baya bir çeşitli cilt bakım ürünü kullandım.İlk önce kozmetik marketlerdeki ürün çeşitleri yavaş yavaş denendi sonra eczaneye geçildi. Orta fiyatlı ürünler falan derken son 1 yıldır eczanedeki en pahalı ürünlere kadar ulaştım. Bu konu tamamen ayrı bir yazı olur. O ürünlerden tek tek bahsetmek isterim...

Şimdi konum makyaj temzleyici; e tabi cilt sorunlu olunca bir kısır döngü içinde fondoten, kapatıcı, pudra gibi ürünleri de kullanmaya başlıyorsunuz. Bir süre sonra da bende alışkanlık haline gelmeye başladı zaten. O gün cildimde kapatılması gereken hiç birşey olmasa da sürmeyince eksik gibi hissetmeye başladım.

Ve geçenlerde fark ettim de, cilt bakım ürünlerine o kadar para veriyorum ama makyaj temizleyicisine ??


Aslında kestirmeden söylemek gerekirse; nası olsa sabah akşam yüzümü cilt bakım ürünleri ile yıkıyorum diye   ayrıca bir makyaj temizleyicisi bile kullanmadım uzun süre. Öğlen eve gelirdim, sabahtan kalan makyaj akşam yatana kadar beklerdi... -Tabi sorunlu cildim olur- Geçen sen falan bir temizleyici ile temizlemenin daha doğru olacağına karar verip Olay`i almıştım alelacele. Sonra da başka ürün arayışına girmedim. 

Bir süre sonra  Bioderma`nın Sebium`u nette çok gözüme çarpmaya başladı. Her kullanan memnun kalmış neredeyse. Ben de tesadüf güneş kremi almaya eczaneye uğrayınca Bioderma`nın Sebium hediyeli güneş kremini gördüm ve hemen atladım. 

Şaşırılacak bir durum değil tabii ama ben de Bioderma`yı sevdim. Eskiden tek parça pamukla temizlenen makyaj şimdi 3 pamukla ancak temizleniyor. Yüzümden çıkan kirli şeyleri gördükçe makyaj yapmaktan soğudum yemin ediyorum. Ve eve gelir gelmez ilk iş makyajı temizliyorum. Bu arada bu ürünün pembe kapaklısını görüyorum genelde. O normal ciltler için, yeşil kapaklısı karma ve yağlı ciltler için. Bu vesile ile hala duymayan varsa ben de tavsiye ediyorum Bioderma Sebium`u. 100ml`lik küçük şişesi 20 lira civarında ama su gibi birşey olduğundan çabuk bitiyor. Büyük şişeleri 50 lira civarında ama onunda zaman zaman 1 alana 1 bedava kampanyası oluyormuş, takip etmek lazım.

Fiyat bilgisi de verdik gelelim Olay`e. Dünya üzerinde bilmem kaç milyon kadın Olay`i kullanmasa da olurmuş hatta iyi olurmuş. Üründen genel olarak bir şikayetim yoktu ama bugünlerde bir Paraben mevzudur gidiyor ya ben de içindekiler kısmına bir bakayım dedim. İyi ki de bakmışım... (Şu ilk resimdeki Olay Temizleme Sütünden bahsediyorum)


İçinde 5 çeşit paraben varmış. Paraben o kadar çok ürünün içinde var ki inanamazsınız. Hatta geçenlerde Okan Bayulgen; "biz de ne kadar zararlı olduğunu öğrenince evdeki bütün ürünleri çöpe attık" demişti. Bizim sağlık bakanlığımız sağolsun açıklama yapmış. Parabenin insan sağlığına bir etkisi olduğu bulunamadı diye!!! Evet direkt olarak etki etmiyor belki ama dolaylı olarak bir çok kanser türü ile bağlantılı olduğuna dair bir çok uluslararası makale var. 

Bu zaralılar sadece Paraben de değil. O artık herkesin ağzına düşmüş olanı. Aslına bakarsanız kullandığımız ürünlerin arkasında yazan şeylerin ne olduğunu anlamıyoruz. Tek tek etken maddleri de oturup araştıracak değiliz, kullandığımız bütün ürünleri de organik ürünlere çevirmek hem çok maliyetli hem de zevksiz oluyor bazen. Alışmışız bi kere o yapaylığa :)) Şaka bir yana bu kadar bariz şekilde Paraben içeren ürünler almayın. Çünkü yeri geldiğinde bi kıyafeti bile "ay yeri güzel değilmiş bu hemen pamuklanır, dayanmaz" falan deyip almıyoruz. İş cildimize gelince nerede o özen?

Bence bu durumdan sıyrılmanın en güzel yolu, kullanılan ürün sayısını azaltıp kalitesini arttırmak. Kalitesini arttırmak bir yana sırf gereksiz ürünleri kullanmamak bile büyük başarı. Bazen banyomda 10-12 tane ürün oluyor. İnsaf diyorum kendi kendime :) Vücut peelingi, ayak bilmemneyi, dökülme karşıtı şampuan, duş jeli, saç kremi,...vs.  Babamın aktardan aldığı bir bir sabun var, ben hepsini atıp ona mı dönsem acaba? Bu günlerde bir sadeleşme, düzenli beslenme, az alışveriş yapma hali içindeyim ama hadi hayırlısı...

Böyle işte...Bu Olay`i de resmini çekerim diye saklıyordum ne zamandır çekmecede artık gönül rahatlığı ile atabilirim çöpe...


5 Nisan 2012

Daha Düz Daha Sade

görsel: Cosmopolitan Nisan 2012 sayısından alınmıştır


Havyar manikürden sonra duyduğum yeni bir manikür çeşidi. İsmi Jel manikür. Bu renk geçişini sağlamak için ojenin üzerine özel bir jel sürülüyor ve LED ışığa maruz bırakılıyormuş. İlk çıktığında profesyonel salonlarda gerçekleştirilen bu manikürün ev uygulamaları da Amerika`da satılmaya başlanmış.

Tek renk ojeler neden- ne zaman yetmez olmaya başladı acaba? Çatlayanı var, kendiliğinden desen oluşturanı var, leopar desenli tırnak çıkartmaları var. Her yerde bin bir türlü tırnak süsleme modelleri var. En son çıkan (gerçi henüz ülkemize gelmedi) şu havyar manikür var. Liste böyle uzayıp gidiyor. 

Kaçımız gerçekten içinden geldiği için farklılık istiyor, ister tırnağında, ister giyiminde ister yaşama biçimde, kaçımız bir zümreye dahil hissetmek için, cool görünmek için, geri kalmamak için ya da sadece özenme duygusunu köreltmek için farklı davranıyor? 

Bu tırnaklar bana Açlık Oyunları filmini hatırlattı...

Fantastik/ bilim kurgu adı altında sunulmuş senaryolar olsa da Capitol Şehri bazen çok gerçek değil mi? Kitabı ilk okuduğum anda (ki kesinlikle çok severek okumuştum, filmlerini değil kitaplarını tavsiye ederim, filmler olayın duygusunu hiç verememiş gibi hissetemiştim izlerken) "aaa gerçekten de böyle bir duruma doğru gidiyoruz" diye düşünmüştüm şaşkınlıkla...

Varsa bilmeyenler için ; Ciddi anlamda ezilenlerin ve ciddi anlamda ezenlerin oluşturduğu iki sınıftan ezenler grubu Capitol`de yaşıyor. Kendi kapalı bölgesinde yaşayan ve zenginlikten, lüksten ne yapacaklarını şaşıran bir toplum var. İnsanların giyim kuşamı, saç modelleri hatta erkeklerin sakal modelleri bile bir garip, uçlarda ve aşırı abartılmış...


İçinde olmadığım için ahkam kesmem ne kadar doğrudur bilemeyeceğim ama dışarıdan bakınca, ultra zenginlerin, sosyete diye tabir edilen kesimlerin -hadi bu kadar abartılı olmasa da- benzer hallerine denk gelmedim mi diye düşünüyorum dergilerde, internette... Denk geldim... 

İşte bu tırnak modellerini görünce bunlar geçti aklımdan. Belki de yeni çıkan her şeye hemen bu kadar atlamamak lazımdır. Belki biz her önümüze geleni bilinçsizce istediğimiz ve satın aldığımız için onlar bu kadar zengin oluyorlardır. 

Bazen kendimi bana yakışmayacağını bildiğim, belki bir durup düşünsem gerçekten hoşuma bile gitmeyecek olan nesneleri arzularken, bazen bu arzuları gerçekleştirmek uğruna benim bütçeme oranlara büyük paralar harcarken buluyorum. Çoğunlukla da bu tatmini mutlulukla bağdaştırıp kendimi kandırıyorum.

Ara ara kendime gelip, dönem dönem almaya çalıştığım o karar var yine aklımda bu aralar; "daha düz ve daha sade olmak" Hatta kim bilir belki tüketimimi bile azaltırım. Orada burada gördüm diye her yeni çıkan kreme, makyaj malzemesine ve giysiye saldırmam ve sadece gerekenleri alırım. Belki geçen yaz çok severek aldığım şeyleri daha fazla giyip hakkını veririm...Kim bilir...