Senede 1 defa falan sanırım geliyor bu iç dökme mevsimi... Yine geldi...
Uzun ve kopuk bir yazı olabilir şimdiden uyarayım!
Blog yazma işini de okuma işini de seviyorum. Sanırım birilerine bir şeyler anlatmayı, paylaşmayı seviyorum. Beklenmedik bir zamanda açılan blogum, adından da anlaşılacağı üzere "moda" üzerine bir şeyler yazarım düşüncesi ile açılmıştı. Sonra baktım ki ne modası ? Ben genelde tek tip, rahat giyinen, spor ayakkabıdan vazgeçemeyen, hiçbir zaman muntazam bir fiziğe sahip olmayan bir insanım. Elbetteki giyinmeyi, yeni ürünler almayı, takıp takıştırmayı, renkleri değiştirip yakıştırmayı seviyorum her birimiz kadar ama böyle adına bloglar açacak, yazacak kadar bir stil de yok ortada :D
İlk başlarda; orada bu indirim var, bu sene sarılar moda, ünlüler bu şekilde kombinlemiş, ebay`de şu butikler çok güzel gibi giden blogum, bir süre sonra kozmetiğe çevirdi ibresini. Bunun en büyük sebebi, netteki hazır görselleri değil de kendi çektiğim obje fotoğraflarını yayınlamak istemem, kozmetik ve cilt bakım ürünlerine hatırı sayılır bir ilgim olması, ve çok geniş bir dünya olduğu için beslemenin nispeten kolay olduğunu düşünmemdi. Geçmiş yazılarımın görsellerini beğenmediğim için de sildim çoğunu. Çok büyük oranda kozmetik yazılarım var blogda şu anda.
Şimdilerde, itiraf etmek istemesem de, bu konulardan da yavaş yavaş sıkılmaya başladım sanırım. Tabi bu birden bire olan bir durum değil.
İlk olarak bu işte cidden başarılı olabilmek için biraz "
her şeyi beğenen" yapıda olmak gerektiğini düşünüyorum. Daha önce
şu yazımda da bahsettiğim gibi, yüzünde zaten sivilce olmayan bir insanın sivilce ürünü kullanıp, "
bu çok güzel, harika" demesi ile yüzünde sivilce olan bir insanın "
çok da beğenmedim, iyi gelmedi" demesi bir olmuyor. İlki daha çok rağbet görüyor her nedense! Yalandan her ürünü beğenmenin dışında, ürünlere birazcık aşk duymak da gerekiyor bu iş için. Sanırım onu da kaybediyorum yavaş yavaş. Bir de birisi benim çok beğendim bir ürünü aldığında cidden sorumluluk hissediyorum, ya beğenmezse diye düşünüyorum. Artık içimden ürünleri ayrıntılı ayrıntılı yazmak da gelmiyor sanki eskisi gibi. Birkaç cümlede toparlayıp geçeyim istiyorum. Örneğin bir Armani fondotenim var 4-5 aydır yazacağım. Kozmetik ilgimi tamamen kaybetmem olası değil sanıyorum ama alımı azalttıkça konu bulma sıkıntısı da yaşamaya başladım doğal olarak.
Fotoğraf çekmeyi, bir şeyler yazmayı, bildiklerimi paylaşmayı ve okunmayı seviyorum. Şimdiye kadar kozmetik ve cilt bakım ürünleri ile yapıyordum bunu. Çünkü kozmetik ürünlerini almak hoşuma gidiyor, aldıkça deneyimim ve fikrim artıyordu. Ayakkabı-çanta-kıyafet almaktansa kozmetik almak bana daha çok zevk veriyordu.
Yazmaya ve okunmaya başladıkça ben de daha çok blog takip etmeye, yeni ürünlerden daha çok haberdar olmaya ve daha çok almaya başladım. Popüler ürünlerin yazısı blogumda bulunsun diye özellikle gidip almışlığım bile vardır. Ya da birisi drugstore fondoten tavsiye eder misiniz diye sorduğunda, normalde almayacakken, gidip bakıp aldığımı da hatırlıyorum. Yani doğal olarak bu şekilde spesifik bir konu üzerine blog yazıyorsanız, yazılarınız çeşitlendirmeniz, ürün çeşitliliğini arttırmanız, yeni ürünlerden haberdar olmanız gerekiyor.
Lakin bunu yapmak ciddi bir bütçe istiyor çoğu durumda. Öyle "bloglara bedava gönderiyorlar" gibi bir durum pek söz konusu değil açık konuşmak gerekirse. Blogu beslemeye yetecek kadar tanıtım ürünü gelmesi için ya bu işi profesyonel olarak yapmak (ki kimse kusura bakmasın hiç samimi ve gerçekçi değiller bence), ya insanların size özenmesi, artık paylaştığınız ürünleri değil de yaşam tarzınız beğenip takibe başlamaları ya da her ürünü beğenen, ürünün firma gönderisi olduğunu belirtmeye gerek duymadan reklam yapanlardan olmak gerekiyor (bunlar benim şahsi gözlemlerim tabii)
Bir de video/youtube gerçeği var. Videoda görmek yerine fotoğraflarına bakmakla yetinmek istemiyor çoğu insan. Gerçi kendi adıma, videolarını takip ettiğim 2-3 kişiyi de ürünler için değil, güler yüzleri ve muhabbetleri için takip ediyorum.
Artık çoğu kozmetik yazısı ilgimi çekmiyor, bloglovinde gördüğüm postlara nadiren tıklıyorum. Her postuna baktığım 3-5 kişi kaldı sanırım, dürüst ve bilgili olduğunu düşündüğüm, o diyorsa bakmak lazım diye düşündüğüm 3-4 kişi. E şöyle bir dönüp bakınca da takip ettiğim kişiler "mutlaka almalısınız" kişileri değil, daha ziyade "elinizde şu varsa hiç gerek yok bence" kişileri.
Alınan ürün de bitmiyor kolay kolay malum. Şöyle bir çekmeceme dönüp baktığımda, keşke allıklarımı bitirebilecek kadar ömrüm olsa diyorum. (ay bi dakka şimdi yanlış hesap yaptıysam, sakata gelmeyelim! haftada 5-6 kullanımla 9-10 allık ne kadar zamanda biter ? )
Bir ara oturup aylık kozmetik giderlerimi hesapladığımda ev kiramıza denk, (hatta bazı aylar fazla) olduğunu fark etmemle, alım olayını dizginledim. Bir de uzunca süredir benimsemeye çalıştığım "az çoktur" felsefesine, tüketimi azaltmak, daha sade yaşamak gibi yeni hedefler de eklemek geçiyor içimden. Bu da ayrı bir konu olabilir aslında...
Bu tür blogları başka türlü de beslemek mümkün tabii, epilasyon tipleri, ürün içerikleri, evde hazırlanabilecek maskeler, bakım önerileri vs vs ama onlar da ya ilgimi çekmiyor ya da yazabilecek kadar bilgili olduğumu düşünmüyorum.
Bu sebeplerden dolayı sanıyorum ki son zamanlarda yazma sıklığım iyice düştü. Haftada 1, iki haftada 1 yazı yazıyorum neredeyse. Ayrıca dürüst olmak gerekirse de, kimsenin benim yazmamı beklediğini sanmıyorum. Git gide okumak manasız geldiği gibi yazmak da manasız gelmeye başladı sanıyorum.
Bu arayı instagram ile kapatıyorum. (@modamasallari) Orada biraz kozmetik, biraz kitaplarım, biraz kahvelerim, biraz yakınma, biraz manzara oluyor. Yani daha samimi ve daha gerçek.
Bir yandan blogdan kopmak istemiyorum, bir yandan bloga değişik konularda da yazıp bir karmaşaya dönüştürmek istemiyorum ama yakında içimden geçen başka başka şeyleri de yazmaya başlayacağım gibi duruyor.
Gerçi adımın sanımın bilindiği, yakınlarım tarafından bilinen bir blogda içimden geçenleri yazmak ne kadar olası onu da kestiremiyorum. Sene başında yapmak istediklerim listesinde isimsiz bir blog da vardı, açtım birkaç yazı da yazdım hatta ama orada da gizliliği korumak zor, koruyamadığınızda daha da zor tabii :D Google insanın 7 ceddini ortaya döküyor iki dakikada neticede. Bir de kimse okumayınca pek anlamı yok tabi, şimdi bekle ki o site belli bir rakamın üstüne çıksın, okunmaya birilerine ulaşmaya başlasın, zor ve uzun bir süreç.
Bir yandan da hayat değişiyor, zorluyor, hele bugünlerde daha da zorluyor sanırım. İnsanları giderek sevmiyorum, hayallerim bir tarafta bekliyor, yapmak zorunda olduklarım başka bir tarafta bekliyor ama ömür hiç beklemiyor. Asıl mevzu onları birilerine anlatmak isteğim belki de bilemiyorum...
Neyse işte böyle... Görüşmek üzere...