29 Haziran 2015

Yıllık İç Dökme // Kozmetik Blogu !?


Senede 1 defa falan sanırım geliyor bu iç dökme mevsimi... Yine geldi...


Uzun ve kopuk bir yazı olabilir şimdiden uyarayım!

Blog yazma işini de okuma işini de seviyorum. Sanırım birilerine bir şeyler anlatmayı, paylaşmayı seviyorum. Beklenmedik bir zamanda açılan blogum, adından da anlaşılacağı üzere "moda" üzerine bir şeyler yazarım düşüncesi ile açılmıştı. Sonra baktım ki ne modası ? Ben genelde tek tip, rahat giyinen, spor ayakkabıdan vazgeçemeyen, hiçbir zaman muntazam bir fiziğe sahip olmayan bir insanım. Elbetteki giyinmeyi, yeni ürünler almayı, takıp takıştırmayı, renkleri değiştirip yakıştırmayı seviyorum her birimiz kadar ama böyle adına bloglar açacak, yazacak kadar bir stil de yok ortada :D 

İlk başlarda; orada bu indirim var, bu sene sarılar moda, ünlüler bu şekilde kombinlemiş, ebay`de şu butikler çok güzel gibi giden blogum, bir süre sonra kozmetiğe çevirdi ibresini. Bunun en büyük sebebi, netteki hazır görselleri değil de kendi çektiğim obje fotoğraflarını yayınlamak istemem, kozmetik ve cilt bakım ürünlerine hatırı sayılır bir ilgim olması, ve çok geniş bir dünya olduğu için beslemenin nispeten kolay olduğunu düşünmemdi. Geçmiş yazılarımın görsellerini beğenmediğim için de sildim çoğunu. Çok büyük oranda kozmetik yazılarım var blogda şu anda.

Şimdilerde, itiraf etmek istemesem de, bu konulardan da yavaş yavaş sıkılmaya başladım sanırım. Tabi bu birden bire olan bir durum değil. 

İlk olarak bu işte cidden başarılı olabilmek için biraz "her şeyi beğenen" yapıda olmak gerektiğini düşünüyorum. Daha önce şu yazımda da bahsettiğim gibi, yüzünde zaten sivilce olmayan bir insanın sivilce ürünü kullanıp, "bu çok güzel, harika" demesi ile yüzünde sivilce olan bir insanın "çok da beğenmedim, iyi gelmedi" demesi bir olmuyor. İlki daha çok rağbet görüyor her nedense! Yalandan her ürünü beğenmenin dışında, ürünlere birazcık aşk duymak da gerekiyor bu iş için. Sanırım onu da kaybediyorum yavaş yavaş. Bir de birisi benim çok beğendim bir ürünü aldığında cidden sorumluluk hissediyorum, ya beğenmezse diye düşünüyorum. Artık içimden ürünleri ayrıntılı ayrıntılı yazmak da gelmiyor sanki eskisi gibi. Birkaç cümlede toparlayıp geçeyim istiyorum. Örneğin bir Armani fondotenim var 4-5 aydır yazacağım. Kozmetik ilgimi tamamen kaybetmem olası değil sanıyorum ama alımı azalttıkça konu bulma sıkıntısı da yaşamaya başladım doğal olarak.  

Fotoğraf çekmeyi, bir şeyler yazmayı, bildiklerimi paylaşmayı ve okunmayı seviyorum. Şimdiye kadar kozmetik ve cilt bakım ürünleri ile yapıyordum bunu. Çünkü kozmetik ürünlerini almak hoşuma gidiyor, aldıkça deneyimim ve fikrim artıyordu. Ayakkabı-çanta-kıyafet almaktansa kozmetik almak bana daha çok zevk veriyordu. 

Yazmaya ve okunmaya başladıkça ben de daha çok blog takip etmeye, yeni ürünlerden daha çok haberdar olmaya ve daha çok almaya başladım. Popüler ürünlerin yazısı blogumda bulunsun diye özellikle gidip almışlığım bile vardır. Ya da birisi drugstore fondoten tavsiye eder misiniz diye sorduğunda, normalde almayacakken, gidip bakıp aldığımı da hatırlıyorum. Yani doğal olarak bu şekilde spesifik bir konu üzerine blog yazıyorsanız, yazılarınız çeşitlendirmeniz, ürün çeşitliliğini arttırmanız, yeni ürünlerden haberdar olmanız gerekiyor. 

Lakin bunu yapmak ciddi bir bütçe istiyor çoğu durumda. Öyle "bloglara bedava gönderiyorlar" gibi bir durum pek söz konusu değil açık konuşmak gerekirse. Blogu beslemeye yetecek kadar tanıtım ürünü gelmesi için ya bu işi profesyonel olarak yapmak (ki kimse kusura bakmasın hiç samimi ve gerçekçi değiller bence), ya insanların size özenmesi, artık paylaştığınız ürünleri değil de yaşam tarzınız beğenip takibe başlamaları ya da her ürünü beğenen, ürünün firma gönderisi olduğunu belirtmeye gerek duymadan reklam yapanlardan olmak gerekiyor (bunlar benim şahsi gözlemlerim tabii)

Bir de video/youtube gerçeği var. Videoda görmek yerine fotoğraflarına bakmakla yetinmek istemiyor çoğu insan. Gerçi kendi adıma, videolarını takip ettiğim 2-3 kişiyi de ürünler için değil, güler yüzleri ve muhabbetleri için takip ediyorum. 

Artık çoğu kozmetik yazısı ilgimi çekmiyor, bloglovinde gördüğüm postlara nadiren tıklıyorum. Her postuna baktığım 3-5 kişi kaldı sanırım, dürüst ve bilgili olduğunu düşündüğüm, o diyorsa bakmak lazım diye düşündüğüm 3-4 kişi. E şöyle bir dönüp bakınca da takip ettiğim kişiler "mutlaka almalısınız" kişileri değil, daha ziyade "elinizde şu varsa hiç gerek yok bence" kişileri. 

Alınan ürün de bitmiyor kolay kolay malum. Şöyle bir çekmeceme dönüp baktığımda, keşke allıklarımı bitirebilecek kadar ömrüm olsa diyorum. (ay bi dakka şimdi yanlış hesap yaptıysam, sakata gelmeyelim! haftada 5-6 kullanımla 9-10 allık ne kadar zamanda biter ? ) 

Bir ara oturup aylık kozmetik giderlerimi hesapladığımda ev kiramıza denk, (hatta bazı aylar fazla) olduğunu fark etmemle, alım olayını dizginledim. Bir de uzunca süredir benimsemeye çalıştığım "az çoktur" felsefesine, tüketimi azaltmak, daha sade yaşamak gibi yeni hedefler de eklemek geçiyor içimden. Bu da ayrı bir konu olabilir aslında...

Bu tür blogları başka türlü de beslemek mümkün tabii, epilasyon tipleri, ürün içerikleri, evde hazırlanabilecek maskeler, bakım önerileri vs vs ama onlar da ya ilgimi çekmiyor ya da yazabilecek kadar bilgili olduğumu düşünmüyorum.

Bu sebeplerden dolayı sanıyorum ki son zamanlarda yazma sıklığım iyice düştü. Haftada 1, iki haftada 1 yazı yazıyorum neredeyse. Ayrıca dürüst olmak gerekirse de, kimsenin benim yazmamı beklediğini sanmıyorum. Git gide okumak manasız geldiği gibi yazmak da manasız gelmeye başladı sanıyorum. 

Bu arayı instagram ile kapatıyorum. (@modamasallari) Orada biraz kozmetik, biraz kitaplarım, biraz kahvelerim, biraz yakınma, biraz manzara oluyor. Yani daha samimi ve daha gerçek.

Bir yandan blogdan kopmak istemiyorum, bir yandan bloga değişik konularda da yazıp bir karmaşaya dönüştürmek istemiyorum ama yakında içimden geçen başka başka şeyleri de yazmaya başlayacağım gibi duruyor.

Gerçi adımın sanımın bilindiği, yakınlarım tarafından bilinen bir blogda içimden geçenleri yazmak ne kadar olası onu da kestiremiyorum. Sene başında yapmak istediklerim listesinde isimsiz bir blog da vardı, açtım birkaç yazı da yazdım hatta ama orada da gizliliği korumak zor, koruyamadığınızda daha da zor tabii :D Google insanın 7 ceddini ortaya döküyor iki dakikada neticede. Bir de kimse okumayınca pek anlamı yok tabi, şimdi bekle ki o site belli bir rakamın üstüne çıksın, okunmaya birilerine ulaşmaya başlasın, zor ve uzun bir süreç.

Bir yandan da hayat değişiyor, zorluyor, hele bugünlerde daha da zorluyor sanırım. İnsanları giderek sevmiyorum, hayallerim bir tarafta bekliyor, yapmak zorunda olduklarım başka bir tarafta bekliyor ama ömür hiç beklemiyor. Asıl mevzu onları birilerine anlatmak isteğim belki de bilemiyorum... 

Neyse işte böyle... Görüşmek üzere...

Geçen senelerdeki iç dökmelerime de buradan, buradan ve buradan ulaşabilirsiniz...

24 Haziran 2015

Bitenler // Haziran 2015


Febreze Oda Spreyi; Kötü kokuları maskelemek yerine yok ettiği yazıyor üzerinde, ben de severek kullandım, etkiliydi bana göre.

16 Haziran 2015

Burberry // Mulberry Wet and Dry Silk Shadow // Tekli Far


Burberry göz farlarının "mulberry" rengini ne kadar uzun zamandır istediğimi hatırlamıyorum. Fiyatları çok ulaşılmaz olmasa da, kendileri oldukça ulaşılmaz maalesef. Bilmeyenler için hatırlatayım, ülkemizde sadece İstinye Park Boyner`de satılıyordu yakın zamana kadar, geçtiğimiz günlerde Beymen Zorlu Center`da da satılmaya başlandı. Ben gidip mağazadan almadım, hem mağaza biraz uzak kalıyor hem de gidersem dayanamam abartırım diye korktuğumdan, feelunique.com sitesinden sipariş verdim. Merak edenler için sipariş detayları en altta.

12 Haziran 2015

Nars Kalem Rujlar // Velvet Matte ve Satin Lip Pencil


Nars`ın kalem rujalrına her Sephora ziyaretimde şöyle bir bakarım "yok ya" deyip geçerim yıllardır. Bunda en büyük etken, tester rujları hiç bir zaman dudağımda denemem sanırım. Mac`de alkollü suya batırdıklarında da pek içime sinmediğinden, orada da denemem genelde. Kaldı ki Sephora`da öyle bir işlem yaptıklarını da görmedim.

Geleyim bu rujlara nasıl ulaştığıma. Sephora`da doğum günü ayınıza özel minik bir hediye olur, gerçi bu yıl bana böyle bir bildirim gelmedi, kaldırdılar mı yoksa bana mı ulaşmadı bilmiyorum. Fakat arada sephora.com`dan da alışveriş imkanı bulduğum için, oradan bir hediye kodu geldi. 1 adet satin, 1 adet mat kalem ruj, her biri orjinal boyun yarısından biraz daha fazla. Oldukça cömert bir hediye olmuş. 


Nars Satin Lip Pencil/ Rikugien; Yumuşak ve sürümü oldukça kolay, hoş duruyor fakat çok özel bir tarafı yok. Hafif parlak bir bitişi var, ıslak-yapışkan bir hissiyatı da yok. Yani güzel bir ruj, her halinden anlaşılıyor fakat kalıcılığı da oldukça başarısız. Benim için, bir rujun yapısı rengi mükemmel olsa bile, 1 saate yok olunca hiç bir anlamı kalmıyor. Bir de opaklık anlamında çok başarılı bulmadım, 2. hatta 3. katı geçme arzusu yaratıyor ama rengi ile alakalı bir durum da olabilir. 


Nars Velvet MAtte Lip Pencil/ Cruella; ise çok başarılı bir kırmızı, ne çok iddialı, ne de iddiasız. Tam kararında, başarılı bir renk bence. Kırmızı sevmeyen beni bile heyecanlandırıyor sürerken. Matte kalem rujların yapısına gelecek olursam da, bayıldım sanırım! (Yalnız genel anlamda mat bitişli rujlarda hoşlandığımı baştan belirteyim) Şimdiye kadar denediğim ürünlerin içinde MAC`in mat serisi rujlarını oldukça başarılı buluyordum fakat Nars onu 2`ye katladı benim için. Mac`in durduğundan çok daha hoş duruyor. "Velvet/kadife" isimlendirmesi boşuna yapılmamış. Cidden kadife gibi, çok temiz bir matlığı var. Kalıcılık anlamında da fena değil. Çok uzun saatler kalıcı olmasa da, hemen ilk kahvede çıkacak cinsten de değil. Yapısı elde denendiğinde ya da fotoğrafta anlaşılacak gibi değil pek, denemeniz lazım. (tabi ben elimdeki cruella rengi için konuşuyorum ama renkten renge yapısının fark edeceğini sanmıyorum.)


Bu rujlarla ilgili en büyük çekincem, kalemtraş ile açılacak olmalarıydı. Kalem şeklinde olmalarının, ince uçlu kalmaları ve bu sayede dudak kalemi olmadan, daha temiz uygulama yapmayı imkan vermeleri gibi bir avantajı var, evet ama keşke çevirmeli olarak açılabilir cinsten olsaydılar. Bu rujları da henüz kalemtraş ile açmayı denemedim, umarım çok fazla ziyan olmazlar.

Nars Lip Pencil`ların fiyatı da 80TL. Ben MAC`leri genellikle üst sınır gibi kabul edip, üzerini pahalı buluyorum ama mat lip pencil`i çok beğenince, elimde glossu olan -ve rengine bayıldığım- dolce vita matte lip pencil`dan da aldım. Henüz elime geçmedi, heyecanlıyım!

Nars ürünlerine Sephora ve Nars mağazaları dışında makyajtrendi.com`sitesinden de ulaşabilirsiniz. 

*************

Birazcik ustu kapali yazmisim; bu dogumgunu hediyesi turkiye Sephora'dan gelmedi. Gectigimiz yil dogumgunu ayinda, alisveris sarti olmaksizin magazaya ugrayip hediyenizi alabilirsiniz diye mail geliyordu ama bu yil gelmedi. Ayni sistem  Amerikada  daha duzgun isliyor belli ki. Orada yasayan arkadaslarimin adresini kullanarak sephora.com'dan alisveris yapiyorum genelde, turkiyeye gelirken getiriyorlar. Dolayisi ile siteye kayitliyim ve alisveris yaptikca belli bir puan birikiyor, belli uyelik sifatlari tanimliyor, hediye kodlari vs veriyor arafa. Bu da dogumgunu vasitasi ile verdigi bir koddu. Hatta bir ust uye sinifa ayni icinde bir de goz kalemi olan versiyonunu hediye ediyordu sanirim. Boyle bir site bizde de olsa ne guzel olurdu!

8 Haziran 2015

Yurt Dışı Alışveriş // Vitacost.com


Bu vitacost.com sitesinden 2. alışverişim oldu. Site temiz içerikli ürünleri ile ünlü bilmeyenler için. Ilk aldıklarımı kullanmak için oldukça bekletmiştim, dolayısı ile bir sonraki alışverişe de sıra gelmemisti. 

Nihayet ilk alışverişten olanların hepsini deneyince, hele de bitanesinden inanilmaz memnun kalinca, resmen can havliyle 2. alışverişi yaptım. Once aldiklarimdan ve ulasma surecinden bahsedeyim, sonra çok beğendiğim ürüne geleceğim.

1 Haziran 2015

Note Cosmetics // Luminous Silk Far ve Rich Color Ruj


Uzun zamandır drug store ürünlere merak duymuyorum, almak için heyecanlanmıyorum. Çoğu indirimi es geçiyorum. "Daha az, daha öz" ya da daha havalı duran "less is more" felsefesini benimseme isteğindeyim sürekli ama ne kadar başarılı olduğum tartışılır. Daha "öz" aldığım doğru da, "az" konusunda hala istediğim çizgiye inemedim. 

Note Cosmetics yerli bir marka bildiğiniz gibi, tesadüfen bir arkdaşımın da fabrikasında çalıştığını öğrendiğim zaman ilgimi çekmişti. Sohpet ettiğimizde üretim tesislerinin temizliğinden ve özenli çalıştıklarından da bahsedince iyice ilgimi çekmeye başladı.