29 Eylül 2016

İtalya Kozmetik Alışverişim



Canım Floransa hakkında bir yazı yazsam güzel olacak, yüz ölçümü çok da büyük sayılmayacak şehri 2 yaz üst üste gitmek sureti ile karış karış keşfetmiş olabilirim :) Yazlığı oradan düşünüyoruz ayıptır söylemesi - kredi kartı borçlarını zor ödüyorlardı- Şaka bir yana bu yaz biri "hadi" dese yine gideriz!

28 Eylül 2016

BLOG SATIŞI // Eylul 2016


Mini bir blog satisi yapmak istiyorum, merakla hevesle alip sadece birkac sefer kullanip kenarda biraktigim urunler hepsi.


BEAUTY BLENDER
 MICRO MINI: 30tl


BOBBI BROWN
 FULL COVERAGE FACE BRUSH: 75tl


MAKE UP FOR EVER 
REDNESS CORRECTING PRIMER: 55tl


CYRENE
MOONLIGH BEAUTY CONCENTRATE: 55tl

Sunger ve firca 3-4 sefer kullanildi, baz ve serum o kadar bile kullanilmadi. Hepsi yeni durumda ve kullanim omurlerinde bir sıkıntı yok. 

Kargolari bana ait. Odemeyi sadece eft/havale yolu ile kabul ediyorum.
 (Yapikredi ya da İsbankasi)

Almak istediginiz urun icin modamasallari@hotmail.com'a mail atabilirsiniz.

22 Eylül 2016

Shiseido // SPF 30 Likit Fondöten


Shiseido SPF 30 likit fondöten, Nars Velvet Matte fondöten ile birlikte bu yazın en güzel keşfi oldu benim için. Hatta pratikte Nars`dan bir tık öne geçti de desem yalan olmaz.


Fiziksel filtreli (Titanium dioksit + Titanium Dioksit Nano olarak belirtilmiş içerikte) 30 faktör güneş koruması olan bu ürün likit fondöten diye geçiyor. Ambalajın içinden plastik koruma kabı içindeki süngeri de çıkıyor. 

20 Eylül 2016

Bitenler // Eylül 2016


Bu sefer bitenler çok kalabalık ve içinde sevmediğim ürün yok gibi!


Loreal Excellence Saç Kremi/Boyası; dana önce de birkaç sefer belirtmiştim bu saç boyasını seviyorum. İçerik olarak bir esprisi yok ama her boyamadan sonra saçımı daha parlak, daha bakımlı yapıyor. Kutunun içinden çıkan bu saç kreminin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Ayrı satılsa alırdım muhtemelen. Yalnız tabii boyanın bu sevdiğim tarafları bir yana, diğer yandan da zararlı bir iş yaptığımın farkındayım. Temiz içerikli boya alternatiflerine ya da boyamama alternatifine de sıcak bakmaya başladım bu aralar.

Klorane Mango Şampuan ve Saç Kremi; başta şeftali, kayısı gibi bir şey sandığım ama "olsun mango da olur" dediğim, hoş kokulu ve ortalamanın bir iki tık üzerinde bulduğum, özetle sevdiğim ürünler oldu. Ben bu boyları bir seyahat seti ile almıştım ama bu çeşidini ve birkaç çeşidini daha mamacim.com sitesinde 8 liraya görüyorum.

Watsons Repairing Treatment Wax Honey; aslında duymuşsunuzdur Watsons`ın bu ürünün biralı versiyonu daha meşhur, ben de ona niyet edip bulamayınca bu ballı olanını almıştım. Uygun fiyatlı ve kocaman bir ürün ve fiyatından beklenmeyecek şekilde başarılı buldum. Birkaç kat fazlasını verdiğim saç kremleri ya da maskeleri kadar etkili oldu bende yumuşaklık anlamında. Tek eksisi biraz yoğun kıvamlı olması, bu durumda duşta daha çok saçım koparak dökülüyor :/ Tabii bir de drugstore ürünlerin çoğu gibi bunun da içeriği çok masum değil. Biraz zaman geçsin diğer versiyonlarını da denemeyi düşünüyorum. 


Gillette Venus Breeze Tıraş Bıçağı; alt ve üstündeki kaplamalar suyla temas edince jel formuna dönüşüyor, üzerinde köpürüyor yazmış ama hayır. Evde kullanacaksam yine Gillette`in jelini kullanıyorum ama seyahat vs için bu bıçaklar ayrıca jel olmadan da iş görüyor. Kayganlık hissi biraz irite edici olsa da konforu arttırıyor.

Johnsons Baby Kremli Şampuan; bunu fırçalarım için kullanıyorum, sarı renkli olan versiyonuna göre daha çok sevdim.

Palmolive Thermal Spa Massage; bir duş jeline bu kadar beklendi yüklenir mi emin değilim :) -isme bak-  yine de içindeki ince tuzları sevdim, tekrar alacağım.


Rituel de Beaute Siyah Nokta Burun Bantları; beni Bim`e sürükleyen yegane ürünlerden. Cidden şimdiye kadar kullandıklarım içinde en başarılı olanı. Diğerlerinden daha hızlı kuruyor ve daha güzel temizliyor, kesinlikle tavsiye ediyorum.

Burt`s Bees Lip Balm; bu ballı olan versiyonuydu yanlış hatırlamıyorsam. Şimdiye kadar bitirebildiğim ve sıkılmadan kullandığım nadide lip balmlardan. Özellikle de kışın gece cilt bakım rutinime dahil ettiğim %99kusur doğal içerikli bir ürün. Çok yıpranmış durumlarda işe yaramıyor ama ben düzenli kullandığım için yetiyor. Devamını zaten elimde var ama biterse de tekrar alırım.

Benri Asetonsun Oje Çıkarıcı Mendiller; iş görüyor ama başarılı diyemem. Bununla yanı zamanda İpelina`nınkileri de almıştım o çok daha başarılı. Bu hem bir tık daha zor çıkarıyor, hem keskin kokuyor. Çok zorda kalmadıkça tekrar almam.

Mishha Perfect Cover BB Krem; bu efsane BB kremden -ya da bir zamanlar öyleydi en azından- yıllar önce kullanmıştım ama şu an cildimin nasıl anlaşacağını kestiremediğim için küçük boyunu almıştım. Bu testerı da yanında gelmişti. Krem evet güzel ama benim alışık olduğum standartlara göre bir tık yağlı ve yanlış gözlemlemediysem minik sivilceler de yapıyor ve cildime tam oturmuyor. Elimdeki küçük boyu bittiğinde tekrar almam sanırım.

Tony Moly Panda`s Dream White Hand Cream; Sephora`nın verdiği testerlar ilk defa bir işe yaradı! Hem kokusunu hem de kıvamını çok sevdim, yoğun ama ağır değil. Bir de ne kadar etki eder bilmiyorum ama beyazlatıcı etkisinin altı çizilmiş. Tek eksisi 40tl`lik fiyatı. Normalde bir el kremine vermeyi düşüneceğim bir fiyat değil ama Murat aklımın kaldığını bildiği için almış. Daha doğrusu tam alamamış çünkü aynı ambaj ile yüz kremi de varmış ve o yanlışlıkla yüz kremini almış. Değiştirsem mi falan derken el kremini ve bu serinin tek kullanımlık göz maskesini de aldım dün :D

Şimdilik bu kadar, yenileri birikmeye başladı bile!

1 Eylül 2016

1 Eylül Yeni Başlangıçlar, Fikirler, Öneriler, Eleştiriler

Nereden esti bilmiyorum ama sabahtan beri bir iç dökme yazısı yazma isteği var içimde... Görselsiz, konudan konuya atlayan, tekrar okunup imla hataları düzeltilmeye üşenilmiş ve muhtemelen saçma bir yazı olacak baştan belirteyim.

Önce son zamanlarda yaptıklarımdan bahsedeyim;

Blog
Son zamanlarda blogu inanılmaz boşladım. Tamam hiç bir zaman her gün her gün yazan birisi olmamıştım ama bu aralar ayda 1 - 2 yazıya kadar düştüm sanırım. Ama böyle de mutluyum, sanırım gerçekten paylaşmak istediğim birşeyler olduğunda paylaşmak daha iyi. Her ürün için yazı yazmak gelmiyor kesinlikle içimden. Çok beğendiklerim, beğenmediklerim ya da çok popüler olan bir üründen ben de kullandıysam "benim de bu ürün hakkında söyleyeceklerim var demek için yazıyorum bir süredir. Bu arada bir de blogu yenileme düzenleme daha şık bir görünme kavuşturma fikrim var ki ona ne zaman sıra gelir hiç bilmiyorum.

Doktora Yeterlilik
Bilenler vardır, bilmeyen için bir doktora öğrencisi için genelde en kritik şey sanırım bu yeterlilik sınavı. 5 kişilik bir juri (ki genelde profesörden aşağısı kurtarmıyor) karşınıza geçip biraz lisans bilgisi, biraz ezber, biraz ordan biraz burdan biraz şurdan, yani bir standardı olmadan yaklaşık 1 saat sözlü sınava tabi tutuyorlar sizi. Standardı olmadığından yaklaşımları da tahminlemek zorunda kalıyor insan. Siz doktora seviyesinde formül çıkarımına hazırlanmışken, hiç olmadık yerden işletme bilgisi gelip sizi çat diye ortada bırakabiliyor mesela. 

Aslında şimdi sınava girip çıktıktan sonra anlıyorum ki hiç de o kadar büyütülecek bir şey değilmiş. Ama çevreden gelen "şöyle olur böyle olur"lara o kadar kulak asmışım ki, yaşadığım stresin haddi hesabı yokmuş. Şükürler olsun ki tek seferde geçtiğim doktora yeterlilik sınavı süresince resmen hayatımı askıya almıştım. Zaten çabucak stres olan, gerilen, sözlü sınava hatta herhangi bir sınava tabi tutulmaktan hiç hoşlamayan birisi için oldukça kötü bir anı olarak mazide yerini aldı bu fasıl. 

Bu fasıl yerini aldı da, doktora faslı devam ediyor...  Bu da öyle ip üstünde bir şey ki, danışman/öğrenci ilişkisi, konuyu sevip sevmediğin, konuyu sevsen bile gelecek vaad edip etmediği, gerçekten bir işe hizmet edip etmediği, senin elindeki imkanlarla bu çalışmayı sonuçlandırıp sonuçlandıramayacağın ya da bu çalışmayı sonuçlandırmak için hangi ülkelere ulaşmayı göze alabileceğin gibi bir çok faktör var. Benim için bu faktörlerin çoğu hala muamma olduğu için doktorayı sırtımda koca bir yük olarak taşıyorum gibi hissediyorum çoğu zaman. 

Tabii bu doktora olayı da iş ortamıma bağlı olduğundan çok güzel bir zincirleme kaza oluşturuyor ve beni her gün birşeyleri sorgulamaya itiyor. Bu sorgulamalar bazen o kadar çok zihnimi yoruyor ki...

Ülke
Dan Brown bir kitabında şöyle yazmış "algı değişir ve yeni bir gerçeklik doğar" Herkesin algısı farklı olduğundan cidden herkesin gerçeği de farklı. Hayatın her alanında böyle olan bu durum, içinde milyon dolarlar, devasa topraklar, canavarımsı hırslar barındıran kanlı oyun siyasete geldiğinde o kadar akıl almaz, o kadar tahammül edilemez boyutlara geliyor ki... İnsanlar ölüyor, ülkeler bilinmezlere sürükleniyor ama tartışmanın konuşmanın hiç anlamı yok gibi geliyor bana. Çünkü herkesin gerçeği başka... Tam olarak bu sebepten gitgide daha az takip ediyorum haberleri, daha az yorum yapıyorum, daha çok kapatıyorum gözlerimi. Ve hatta açık açık söylemem gerekirse gitmek istiyorum...

Kitaplar
Hafızam da beni her geçen gün biraz daha yarı yolda bırakıyor gibi hissediyorum, mesela şu an son aylarda okuduğum kitaplara dair bişeyler hatırlamakta zorlanıyorum. Biraz zorlarsam Stefan Zweig okudum 2 tane, dili sürükleyici olsa da nihayetinde çok hayranlık uyandırmadı bende. Styleboom`un ısrarlı tavsiyesi üzerine Floransa Büyücüsüne başladım ama onun da anlatımı çok yorucu geldi. Kitap okurken dinlenme hissinden çok pür dikkat makale okuyup yorulma hissini çağrıştırdığı için yarım bıraktım şimdilik. Freud`un Mutlu Olma İhtimalimiz diye bir kitabını aldım en son. Freud`un çıkarımları ve yargılarından oluşan incecik bir kitap. Çoğu yerinin altını çizdim, hepsine katılmak mümkün değil ama hepsiyle bi durup düşünmek mümkün;

"Tüm kalbimle inanmaktan kendimi alamıyorum. Birkaç istisna dışında, sevgili insan kardeşlerim beş para etmez, değersiz varlıklardır" diyor mesela... sonra da ekliyor "birçok insan şu gerçeği bir türlü kabullenemiyor: "inter urinas et faeces nascimur(idrar ile dışkı arasından doğarız)" gibi.

İçlerinde en bayıldığım ise şu oldu; "Çocuklar yapabilse, yetişkinler bilseydi"

Şimdi elimde "Hayvanlardan Tanrılara Sapiens" var, ona başlamak için sabırsızlanıyorum ama henüz fırsat bulamadım. Bir de aklımda Harry Potter and the Cursed Child var ama JK Rorling`in kaleminden çıkmamış olması hevesimi biraz söndürüyor açıkçası, alıp almama konusundan hala karasızım ama sanırım Londra`da olan kardeşimden isteyeceğim ki anısı da olsun :)

dizi
Hafiften utanarak belirtiyorum ki Game of Thrones`a yakın zamanda başladım. Büyük kitleleri peşinden sürüklediğinin hep farkındaydım ama çok kanlı ve doğa üstü olaylar da içeriyor diye duyduğumdan pek yanaşmamıştım. Nasıl olduysa bi hadi dedim ve tahmin edeceğiniz üzere deli gibi bağlandım. Kısa süre önce başlamıştım 5 sezonu yarıladım... ve cüceyi tutuyorum :D

Kozmetik
Kozmetik adına son zamanlarda yine abarttım, bolca alışveriş yaptım. Azaltmış halim bile çok sanırım. Bu aralar LR markasına dadandım. Üye olanların tek sefer alabildikleri bir set vardı 360tl civarında ve bir sürü ürün içeriyor. Onu alınca ev doldu taştı zaten.. Üstüne 1-2 parça daha aldım merak edip. Ufak ufak deniyorum hepsini... Yanız bir de şuraya eklemeden geçemeyeceğim bir ürün var ki Shiseido spf 30 likit fondöten. Bana şimdiye kadar kullandığım bir sürü ürünü unutturdu. Çok ince, çok kapatıcı, yanında kendi süngeri var ve bayıldım, çok pürüzsüz duruyor benim cildimde ve çok kalıcı. Bu yaz aldığım Nars`ın velvet matt`ını çok sevmiştim en son ama bu onu da katladı.

Ve gelecek;

Tatil ve Bayram
Kısmetse yarın Floransa`ya gidiyoruz, sabahın köründe kalkıp yola düşmemiz lazım, bir de daha eve gidip bir sürü hazırlık yapmam lazım, ütü ve valiz işi yine son dakikaya kaldı. Mesela gelecekte başarmayı planladığım ilk adım şu... .Yarın aylardır hayalini kurduğumuz tatile çıkıyoruz ama ben şu an off valiz diye karalar bağlıyorum. Bunu hep yapıyorum, mutlu olaylara çok az odaklanıyorum, küçük şeyleri büyüttükçe büyütüyorum.... Bu insanın karakteri mi, yani hep mi böyle olacak yoksa bıçak gibi kesip atmak mı lazım ?

Bayram ise tam bir muamma ? 
Bizim bayram kalabalıklarımız şehir dışındaki amcamlar da gelirse 14 kişi, gelmezlerse de 10 kişi olurdu hep. Kalabalık aileye alışkın değilim, kaldı ki içine kapanık, sessizliği sakinliği seven hatta hafiften de asosyal bir insanım. Yalnız evlenince işler değişiyor tabii... Bayramlarda, uçak biletlerinin pahalılığı, bütün ülkenin bir guruh halinde yola koyulması, trafik çilesi zaten beni delirtiyor. 3-5 günlük tatilin yarısını yolda heba ediyor olmak çok dokunuyor bir de tanımadığım bilmediğin, pek de ait hissedemediğin bir kalabalığa doğru yapılıyorsa bu yolculuk...

Şimdi ben İtalyadayken bunun tasasına düşeceğim muhtemelen :/

Yok ya düşmeyeceğim... Bu herşeyi olduğundan kötü görme ve daha olmadan tasasına düşme hali insanın enerjisini tüketiyor gerçekten...

Çocuk
Şimdi bu bayram ziyareti dolayısı ile gündeme gelmesi muhtemel konu, içimi sıkıyor. Hayır böyle büyük bir sorumluluk ve -bana göre- özel bir konunun fütursuzca sorulabilmesi, ima edilmesi falan bana çok ters geliyor. Sinir katsayım tavan yapıyor. Yaparız yapmayız arkadaş, başkasının ısrarı ile laf değindirmesi ile olacak iş değil sanıyorum ki... Her insanın kendini hazır hissettiği, içten istediği bir dönem geliyordur diye tahmin ediyorum, bunun  açıklamasını yapmak zorunda kalmak sinirimi bozuyor, gayet ters cevaplar verip kötü gelin olarak lanse edilme ihtimali arttırıyor :D O yüzden gerginim... 

Alışveriş
Şimdi daha mutlu şeylere konsantre olmak istiyorum. Son zamanlarda hemen her beğendiğimi düşünmeden almaya başladığımı fark ettiğimden beri, tüketimi azaltma, satın almanın verdiği mutluluğu göz ardı etme yolunda çabalarım var. Lakin tüm bunları azıcık daha rafa kaldırırsam şu an Amerika`da bir arkadaşım, Londra`da kardeşim var, e biz de yarın İtalya yolcusuyuz. 

Dolayısı ile birtakım alışveriş planlarım var. Amerika`dan dermalogica aldım mesela, çünkü bize göre fiyatları çok uygun, online olarak bir şeyler daha bakıyorum ara ara. Londra`dan da boots ve superdrug sitelerini kurcalıyorum. Bizde olmayan maybelline ürünlerinden ve uygun fiyatlı bir kaç markadan daha sipariş vereceğim sanırım. Bir de Charlette Tilburry var tabii, hepsi birbirinden pahalı olduğu için hangi ürünlerini almak lazım hala kararsızım. İtalya`dan ise geniş çaplı bir Lush alışverişi yapacağım sanırım. Aklımda olan bir kaç ürünü var. Kiko`dan da birşeyler alırım mutlaka. Türkiyedekine ulaşma imkanım pek yok, zaten İtalya`da daha uygun olacak fiyatları. İtalya Sephorada bizden farklı olarak Hourglass ve Tarte var, aklımda net bir ürün yok ama bakarım mutlaka onlara da.

Gezi planlarına başlayınca neşem, enerjim yerine geldi... Bu sonbahar koyduğum hedefler -genelde de varamadığım- peşinde koşmaktan yorulmamayı planlıyorum. Biraz akışına bırakıp, biraz daha özgür olmayı biraz daha cesur olmayı diliyorum...

Sevgiler...