1 Eylül 2016

1 Eylül Yeni Başlangıçlar, Fikirler, Öneriler, Eleştiriler

Nereden esti bilmiyorum ama sabahtan beri bir iç dökme yazısı yazma isteği var içimde... Görselsiz, konudan konuya atlayan, tekrar okunup imla hataları düzeltilmeye üşenilmiş ve muhtemelen saçma bir yazı olacak baştan belirteyim.

Önce son zamanlarda yaptıklarımdan bahsedeyim;

Blog
Son zamanlarda blogu inanılmaz boşladım. Tamam hiç bir zaman her gün her gün yazan birisi olmamıştım ama bu aralar ayda 1 - 2 yazıya kadar düştüm sanırım. Ama böyle de mutluyum, sanırım gerçekten paylaşmak istediğim birşeyler olduğunda paylaşmak daha iyi. Her ürün için yazı yazmak gelmiyor kesinlikle içimden. Çok beğendiklerim, beğenmediklerim ya da çok popüler olan bir üründen ben de kullandıysam "benim de bu ürün hakkında söyleyeceklerim var demek için yazıyorum bir süredir. Bu arada bir de blogu yenileme düzenleme daha şık bir görünme kavuşturma fikrim var ki ona ne zaman sıra gelir hiç bilmiyorum.

Doktora Yeterlilik
Bilenler vardır, bilmeyen için bir doktora öğrencisi için genelde en kritik şey sanırım bu yeterlilik sınavı. 5 kişilik bir juri (ki genelde profesörden aşağısı kurtarmıyor) karşınıza geçip biraz lisans bilgisi, biraz ezber, biraz ordan biraz burdan biraz şurdan, yani bir standardı olmadan yaklaşık 1 saat sözlü sınava tabi tutuyorlar sizi. Standardı olmadığından yaklaşımları da tahminlemek zorunda kalıyor insan. Siz doktora seviyesinde formül çıkarımına hazırlanmışken, hiç olmadık yerden işletme bilgisi gelip sizi çat diye ortada bırakabiliyor mesela. 

Aslında şimdi sınava girip çıktıktan sonra anlıyorum ki hiç de o kadar büyütülecek bir şey değilmiş. Ama çevreden gelen "şöyle olur böyle olur"lara o kadar kulak asmışım ki, yaşadığım stresin haddi hesabı yokmuş. Şükürler olsun ki tek seferde geçtiğim doktora yeterlilik sınavı süresince resmen hayatımı askıya almıştım. Zaten çabucak stres olan, gerilen, sözlü sınava hatta herhangi bir sınava tabi tutulmaktan hiç hoşlamayan birisi için oldukça kötü bir anı olarak mazide yerini aldı bu fasıl. 

Bu fasıl yerini aldı da, doktora faslı devam ediyor...  Bu da öyle ip üstünde bir şey ki, danışman/öğrenci ilişkisi, konuyu sevip sevmediğin, konuyu sevsen bile gelecek vaad edip etmediği, gerçekten bir işe hizmet edip etmediği, senin elindeki imkanlarla bu çalışmayı sonuçlandırıp sonuçlandıramayacağın ya da bu çalışmayı sonuçlandırmak için hangi ülkelere ulaşmayı göze alabileceğin gibi bir çok faktör var. Benim için bu faktörlerin çoğu hala muamma olduğu için doktorayı sırtımda koca bir yük olarak taşıyorum gibi hissediyorum çoğu zaman. 

Tabii bu doktora olayı da iş ortamıma bağlı olduğundan çok güzel bir zincirleme kaza oluşturuyor ve beni her gün birşeyleri sorgulamaya itiyor. Bu sorgulamalar bazen o kadar çok zihnimi yoruyor ki...

Ülke
Dan Brown bir kitabında şöyle yazmış "algı değişir ve yeni bir gerçeklik doğar" Herkesin algısı farklı olduğundan cidden herkesin gerçeği de farklı. Hayatın her alanında böyle olan bu durum, içinde milyon dolarlar, devasa topraklar, canavarımsı hırslar barındıran kanlı oyun siyasete geldiğinde o kadar akıl almaz, o kadar tahammül edilemez boyutlara geliyor ki... İnsanlar ölüyor, ülkeler bilinmezlere sürükleniyor ama tartışmanın konuşmanın hiç anlamı yok gibi geliyor bana. Çünkü herkesin gerçeği başka... Tam olarak bu sebepten gitgide daha az takip ediyorum haberleri, daha az yorum yapıyorum, daha çok kapatıyorum gözlerimi. Ve hatta açık açık söylemem gerekirse gitmek istiyorum...

Kitaplar
Hafızam da beni her geçen gün biraz daha yarı yolda bırakıyor gibi hissediyorum, mesela şu an son aylarda okuduğum kitaplara dair bişeyler hatırlamakta zorlanıyorum. Biraz zorlarsam Stefan Zweig okudum 2 tane, dili sürükleyici olsa da nihayetinde çok hayranlık uyandırmadı bende. Styleboom`un ısrarlı tavsiyesi üzerine Floransa Büyücüsüne başladım ama onun da anlatımı çok yorucu geldi. Kitap okurken dinlenme hissinden çok pür dikkat makale okuyup yorulma hissini çağrıştırdığı için yarım bıraktım şimdilik. Freud`un Mutlu Olma İhtimalimiz diye bir kitabını aldım en son. Freud`un çıkarımları ve yargılarından oluşan incecik bir kitap. Çoğu yerinin altını çizdim, hepsine katılmak mümkün değil ama hepsiyle bi durup düşünmek mümkün;

"Tüm kalbimle inanmaktan kendimi alamıyorum. Birkaç istisna dışında, sevgili insan kardeşlerim beş para etmez, değersiz varlıklardır" diyor mesela... sonra da ekliyor "birçok insan şu gerçeği bir türlü kabullenemiyor: "inter urinas et faeces nascimur(idrar ile dışkı arasından doğarız)" gibi.

İçlerinde en bayıldığım ise şu oldu; "Çocuklar yapabilse, yetişkinler bilseydi"

Şimdi elimde "Hayvanlardan Tanrılara Sapiens" var, ona başlamak için sabırsızlanıyorum ama henüz fırsat bulamadım. Bir de aklımda Harry Potter and the Cursed Child var ama JK Rorling`in kaleminden çıkmamış olması hevesimi biraz söndürüyor açıkçası, alıp almama konusundan hala karasızım ama sanırım Londra`da olan kardeşimden isteyeceğim ki anısı da olsun :)

dizi
Hafiften utanarak belirtiyorum ki Game of Thrones`a yakın zamanda başladım. Büyük kitleleri peşinden sürüklediğinin hep farkındaydım ama çok kanlı ve doğa üstü olaylar da içeriyor diye duyduğumdan pek yanaşmamıştım. Nasıl olduysa bi hadi dedim ve tahmin edeceğiniz üzere deli gibi bağlandım. Kısa süre önce başlamıştım 5 sezonu yarıladım... ve cüceyi tutuyorum :D

Kozmetik
Kozmetik adına son zamanlarda yine abarttım, bolca alışveriş yaptım. Azaltmış halim bile çok sanırım. Bu aralar LR markasına dadandım. Üye olanların tek sefer alabildikleri bir set vardı 360tl civarında ve bir sürü ürün içeriyor. Onu alınca ev doldu taştı zaten.. Üstüne 1-2 parça daha aldım merak edip. Ufak ufak deniyorum hepsini... Yanız bir de şuraya eklemeden geçemeyeceğim bir ürün var ki Shiseido spf 30 likit fondöten. Bana şimdiye kadar kullandığım bir sürü ürünü unutturdu. Çok ince, çok kapatıcı, yanında kendi süngeri var ve bayıldım, çok pürüzsüz duruyor benim cildimde ve çok kalıcı. Bu yaz aldığım Nars`ın velvet matt`ını çok sevmiştim en son ama bu onu da katladı.

Ve gelecek;

Tatil ve Bayram
Kısmetse yarın Floransa`ya gidiyoruz, sabahın köründe kalkıp yola düşmemiz lazım, bir de daha eve gidip bir sürü hazırlık yapmam lazım, ütü ve valiz işi yine son dakikaya kaldı. Mesela gelecekte başarmayı planladığım ilk adım şu... .Yarın aylardır hayalini kurduğumuz tatile çıkıyoruz ama ben şu an off valiz diye karalar bağlıyorum. Bunu hep yapıyorum, mutlu olaylara çok az odaklanıyorum, küçük şeyleri büyüttükçe büyütüyorum.... Bu insanın karakteri mi, yani hep mi böyle olacak yoksa bıçak gibi kesip atmak mı lazım ?

Bayram ise tam bir muamma ? 
Bizim bayram kalabalıklarımız şehir dışındaki amcamlar da gelirse 14 kişi, gelmezlerse de 10 kişi olurdu hep. Kalabalık aileye alışkın değilim, kaldı ki içine kapanık, sessizliği sakinliği seven hatta hafiften de asosyal bir insanım. Yalnız evlenince işler değişiyor tabii... Bayramlarda, uçak biletlerinin pahalılığı, bütün ülkenin bir guruh halinde yola koyulması, trafik çilesi zaten beni delirtiyor. 3-5 günlük tatilin yarısını yolda heba ediyor olmak çok dokunuyor bir de tanımadığım bilmediğin, pek de ait hissedemediğin bir kalabalığa doğru yapılıyorsa bu yolculuk...

Şimdi ben İtalyadayken bunun tasasına düşeceğim muhtemelen :/

Yok ya düşmeyeceğim... Bu herşeyi olduğundan kötü görme ve daha olmadan tasasına düşme hali insanın enerjisini tüketiyor gerçekten...

Çocuk
Şimdi bu bayram ziyareti dolayısı ile gündeme gelmesi muhtemel konu, içimi sıkıyor. Hayır böyle büyük bir sorumluluk ve -bana göre- özel bir konunun fütursuzca sorulabilmesi, ima edilmesi falan bana çok ters geliyor. Sinir katsayım tavan yapıyor. Yaparız yapmayız arkadaş, başkasının ısrarı ile laf değindirmesi ile olacak iş değil sanıyorum ki... Her insanın kendini hazır hissettiği, içten istediği bir dönem geliyordur diye tahmin ediyorum, bunun  açıklamasını yapmak zorunda kalmak sinirimi bozuyor, gayet ters cevaplar verip kötü gelin olarak lanse edilme ihtimali arttırıyor :D O yüzden gerginim... 

Alışveriş
Şimdi daha mutlu şeylere konsantre olmak istiyorum. Son zamanlarda hemen her beğendiğimi düşünmeden almaya başladığımı fark ettiğimden beri, tüketimi azaltma, satın almanın verdiği mutluluğu göz ardı etme yolunda çabalarım var. Lakin tüm bunları azıcık daha rafa kaldırırsam şu an Amerika`da bir arkadaşım, Londra`da kardeşim var, e biz de yarın İtalya yolcusuyuz. 

Dolayısı ile birtakım alışveriş planlarım var. Amerika`dan dermalogica aldım mesela, çünkü bize göre fiyatları çok uygun, online olarak bir şeyler daha bakıyorum ara ara. Londra`dan da boots ve superdrug sitelerini kurcalıyorum. Bizde olmayan maybelline ürünlerinden ve uygun fiyatlı bir kaç markadan daha sipariş vereceğim sanırım. Bir de Charlette Tilburry var tabii, hepsi birbirinden pahalı olduğu için hangi ürünlerini almak lazım hala kararsızım. İtalya`dan ise geniş çaplı bir Lush alışverişi yapacağım sanırım. Aklımda olan bir kaç ürünü var. Kiko`dan da birşeyler alırım mutlaka. Türkiyedekine ulaşma imkanım pek yok, zaten İtalya`da daha uygun olacak fiyatları. İtalya Sephorada bizden farklı olarak Hourglass ve Tarte var, aklımda net bir ürün yok ama bakarım mutlaka onlara da.

Gezi planlarına başlayınca neşem, enerjim yerine geldi... Bu sonbahar koyduğum hedefler -genelde de varamadığım- peşinde koşmaktan yorulmamayı planlıyorum. Biraz akışına bırakıp, biraz daha özgür olmayı biraz daha cesur olmayı diliyorum...

Sevgiler...

8 yorum:

  1. şimdiden iyi tatilerr... ama herkes blog yazılarına ara verir iken ben kimi okuyacağım böyle zevkle :( ... sevgiler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 😊 tesekkurler. ara vermek istemiyorum hic ama bazen firsat ve yazacak konu olmuyor gercekten

      Sil
  2. Dertleşir gibi okumak iyi geldi :) Doktora sürecini yaşamış biri olarak ne demek istediğini çok iyi anladım. Yeterlik için geçmiş olsun, darısı tez jürisinin başına!
    Ay bu çocuk muhabbeti insanı geriyor cidden. Ben Çınar'ı doğurduğumda, Çınar daha 3 günlükken, annemin iş arkadaşı ziyaretime gelmişti ve bana "ee ikinci ne zaman?" diye sormuştu. O lohusa kafasıyla adamı ortadan ikiye bölmediğime şükretmeleri lazım bence :D Yani tek çocukla da bitmiyor, ikincisini soruyorlar. Hatta şimdi bizde iki erkek var ya, genelde "e üçüncü de kız olur artık" diyen çok çıkıyor :)))) ay yazarken sinirim bozuldu hahahahaha! Bak hala katil olmamışım ama, insanoğlu güçlü, bakma sen :D

    Neyse sapıtmadan daha fazla konuya dönüyorum, İtalya'da iyi tatiller, boool gezmeler ve keyifli alışveriler! Bayramı da düşünme, tatile odaklan derim. Öperim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayy cidden mi yaa, milletin konusmasi ve beklentileri hic bitmiyor o zaman 😁😊

      Kazasiz belasiz gidebilirsek insallah gezicez bakalim 💙

      Sil
    2. cok haklısın @Basak Celik

      Sil
  3. Umarım hepsini gerçekleştirebilirsiniz.

    O çocuk olayı gerçekten çok sıkıcı. İnanır mısın 2 haftalık evliydim, çocuk ne Zaman diye soruldu. İnsanlar herkesi kendileri gibi sanıyorlar. Evlenir evlenmez çocuk bekliyorlar. Ben gezmek, yeni kültürler tanımak,yeni yemekler yiyip, yeni içkiler tatmak istiyorum. Neyse artık koca göbişi le susturdum insanları. Umarım bu yaştan sonra 2. Çocuk falan sormazlar 😂 ( soran oldu😂😂😂😂)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha tek cocuk yetmiyormus kimseye onu anladim 😀😀

      Sil
  4. iyi tatıller canım.. aynı hisleri payşıyoruz.. bende senede bır ıkı kere gordugum ınsanların bu tarz yorumlarından hıc hoslanmıyorum. hadı bosver dıyıp bişi demıyorum ama içim içimi yiyor sonra ve al sana koca bir baş ağrısı.. :///

    YanıtlaSil

Yorumlarınız değerli